top of page

NEDİR BU "PSEUDOSCIENCE" ?

Antik uzaylılar, astroloji, düz dünyacılar ve UFO komploları... Bunlar, gerçek bilim gibi görünen ama ondan uzak bir inanç sistemi olan "pseudoscience" ın bazı örnekleridir. Sahte bilimin nasıl çalıştığını ve neden bu kadar popüler olduğunu anlamak için onu tespit edecek bir rehbere ihtiyacınız var.


Pseudo-science” ya da "Sözde bilim"in pek çok olası tanımı vardır ve bazı kişiler bu terimin hiçbir şekilde kullanılmaması gerektiğini savunmaktadır. Belki de pseudo-science’ın en kullanışlı tanımı doğrudan kök kelimelerden gelir: "pseudo" ön eki Yunanca "yanlış" kelimesinden alınmıştır, dolayısıyla pseudo-science tam anlamıyla "yanlış bilim" demektir.


Ancak hayalet avcılığı ve astroloji gibi belirli uygulamalarda temel yapılardan yoksun olmalarına rağmen onları bilim gibi gösteren bir şeyler var. Pseudo-science, dışarıdan bilime benzeyen, ancak daha yakından incelendiğinde aslında bilimden başka her şey olduğu ortaya çıkan bir uygulamadır. Peki bir uygulamanın bilime benzemesini sağlayan şey nedir?


Dış dünyaya bilim; karmaşık matematiği, anlaşılmaz jargonu ve baş döndürücü alet ve ölçüm cihazları dizisiyle tanımlanmış gibi görünüyor. Pseudo-science da yüzeysel olarak benzer özellikleri kullanır; sözde bilimsel uygulamalar kendilerine özgü yoğun bir jargon kullanır, sıklıkla inanılmaz miktarda matematik içerir ve hatta garip ve gizli ölçüm cihazları bile kullanır. Ancak matematik, jargon ve gizemler bilimin yalnızca "dış yüzeyi"dir, dış dünyada en belirgin olan yüzeysel özelliklerdir. Başka bir deyişle bunlar, bilim insanlarının işlerini yapmak için kullandıkları araçlardır; tıpkı inşaat işçilerinin çekiç ve testere kullanması veya avukatların hukuki tutanakları ve mahkeme taleplerini kullanması gibi. Ancak bu araçlar işi tanımlamaz. Bunun yerine; yüzeyin altında bilim, gerçek bilimi sahte bilimden ayıran çok daha derin bir dizi uygulama ve geleneklere sahiptir. 


Bilimi özel kılan şeyin ayrıntılı bir incelemesi bir kitabın tamamını kapsayabilir ancak bilimsel zihniyetin birkaç temel özelliği onu öne çıkarıyor. Birincisi, bilim titizdir, bu da bilim insanlarının fikirlerini ciddiye aldıkları ve herhangi bir hipotezin tüm mantıksal sonuçlarını keşfetmeye çalıştıkları anlamına gelir. Bilim aynı zamanda alçak gönüllüdür, çünkü yüzyıllardır ayakta duran herhangi bir teorinin bile her an yanlış olduğu kanıtlanabilir. Daha sonra bilim şüphecidir ve kanıtların inançları belirlemesine izin verir; tam tersi değil. Bilim aynı zamanda açıktır; yöntem ve tekniklerin paylaşılması ve daha geniş bir topluluğa duyurulması gerekir. Bilim birbiriyle bağlantılıdır; bu, bir bilim insanının yaptığı her ifadenin tüm toplumun daha geniş bilgisiyle bağlantılı olması gerektiği anlamına gelir. Son olarak bilim, daha önceki inançların yerini alan yeni kanıtlar ve fikirlerle kendisinin gelişmesine izin verir.


Bilimin yüzey özellikleri ile bilimin daha derindeki özü arasındaki bu ayrım, pseudo-science ile gerçek bilim arasına kalın bir çizgi çekmemize olanak tanır. Sözde bilimsel uygulamalar, katılığı, açıklığı, şüpheciliği ve bağlantılılığı reddederken yüzeydeki özellikleri (jargon, matematik veya gizemler) korur.


Örneğin, eski uzaylıların savunucuları şüpheci değiller ve mevcut inançlarına aykırı olan her kanıtı göz ardı ediyorlar. Astrologlar yöntemlerini gizli tutarlar. Düz dünyacılar, fikirlerini işlerin nasıl yürüdüğüne dair daha geniş bir anlayışla bağlantılandırmazlar. 


İlk bakışta bilim gibi görünen ama bilimin ruhuna aykırı bir inanç sistemiyle karşılaşırsanız, o zaman bu muhtemelen “pseudo-science”dır. Örneğin inanç sisteminin beyanları gizli, erişilemez bilgiye erişim iddiasında bulunuyorsa o zaman açık değildir. Eğer statik ve değişmezse, orijinal inancı desteklemek için kullanılan kanıtlarla birlikte başka hiçbir şey yoksa, o zaman gelişmiyor demektir. Eğer bu "düzen"in onu bastırmaya çalıştığını iddia eden bir komploysa, o zaman daha geniş bilgi topluluğuyla bağlantısı yoktur.


Yeterince pratik kazandıktan sonra sahte bilimi fark etmek çok kolaydır. Dışarıdan bilime benziyor ama evrenin iç işleyişini incelemenin güçlü ve hayati bir yolu olarak bilimi ayıran özelliklere sahip değil.


Kısacası pseudo-science ne olduğu belirsiz yazarların, hiç yoktan kendilerini bilim insanı ilan edip zırvalarının mantıklı gözükmesini sağlamak amacıyla “romantik kuantum fiziği”ni kullanmasıdır. Pseudo-science, fikir özgürlüğünü kalkan bilip deli saçmalarını bilim diye yayan ve garip bir şekilde bir de taraftar bulanların yaptığı şeydir. Pseudo-science, ve diğer her anlamda “bilim” kavramıyla ilgili benimsenen yanlış kavrayışlar, kanser gibidir. Tedavisi zordur, kendini açıktan belli etmez, yayılır ve öldürür.

Comments


bottom of page